
İspanya'nın liman kenti Vigo'da geçen bu hikâye, sürekli bir biçimde Pazar gününü yaşayan, Pazartesi'lerini güneş altında geçiren insanları anlatıyor. Düşlerini gerçekleştirememiş bir grup orta yaşlı arkadaş, işsizlikle mücadele etmenin umutsuzluğunun üstesinden gelmeye çalışır. İçinde yaşadığımız dünya üzerinde düşünmemize yol açan ender filmlerden biri… Yerel tersanedeki, onlar için çok önem taşıyan işlerini kaybeden bu adamlar günlerini bir barda geçirip hatıraları yadeder, felsefe yürütür ve şimdiki durumları hakkında dertleşirler. Huysuz Santa kendine acımayı reddedip zaman zaman da arkadaşlarının umutlarını söndürerek bu duruma aldırmıyormuş gibi davranır. İnsanın içini bayan José, onu terk edebilir diye endişelendiği cazip karısı için açıkça kaygılanmaktadır. En yaşlıları Amador'un başına gelmiş olan da sanki tam budur, ama o herkesi karısının seyahatten bugün yarın döneceği konusunda ikna etmeye çalışır. Bu arada Lino ise iş bulma umudundan vazgeçmeyi reddeder, yarı yaşındaki adaylara göre işler için birbiri ardınca görüşmelere gider… Küreselleşme çağında işsizliğin hadımlaştırıcı etkileri üzerine dokunaklı ve çoğu kez acı bir komikliğe sahip bir dram, ses getiren bir dayanışma çağrısı, aynı zamanda da kapitalizm ve aşırılıklarına dair bir amentü olan bu kendinden emin, yürekli ve zeki film, aldığı ulusal ve uluslararası ödüllerin yanısıra İspanya'nın bu yılki Yabancı Dilde En İyi Film Oscar Adayı seçilerek, Almodóvar'ın "Konuş Onunla"sını kendi evinde birkaç kez alt etmeyi başardı.